القِسْمُ الأوَّلُ مَا لاَ يَدُلُّ على مَعْنَى المُقَارَبَةِ فَهُوَ الشَّايِعُ المُتَبَادِرُ مِنْ إِطْلاَقِ الْفِعْلِ النَّاقِصِ، نحو؛ كَانَ وَ صَارَ وَ كَذَا آلَ وَ رَجَعَ وَ حَالَ وَ اِسْتَحَالَ وَ تَحَوَّلَ وَ إِرْتَدَّ وَ جَاءَ وَ قَعَدَ إِذَا كُنَّ بِمَعْنَى صَارَ وَ أَصْبَحَ وَ أَمْسَى وَ أَضْحَى وَ ظَلَّ وَ بَاتَ وَ آضَ وَ عَادَ و غَدَا وَ رَاحَ وَ مَازَالَ وَ مَا فَتِئَ بِفَتْحَ التَّاءِ وَ كَسْرِهَا وَ مَا بَرِحَ وَ مَا أَفْتَئَ وَ مَا وَنِئَ وَ مَا رَامَ كُلّهَا بِمَعْنَى مَازَالَ وَ مَادَامَ وَ لَيْسَ.
القِسْمُ الأوَّلُ nakıs fiilin iki kısmından 1. Kısmı; مَا öyle bir nakıs fiildir ki; لاَ يَدُلُّ delalet etmez, على مَعْنَى المُقَارَبَةِ mukarebe (yakınlık) manası üzerine delalet etmez, فَهُوَ ve o, yani mukarebe üzerine delalet etmeyen nakıs fiil ki; الشَّايِعُ yaygın (şüyu) olandır, المُتَبَادِرُ ilk anlaşılan, akla gelendir, مِنْ إِطْلاَقِ ıtlak edilmesinden, yani söylenmesinden, الْفِعْلِ النَّاقِصِ nakıs fiilin ıtlakından. نحو gibidir; كَانَ “kane – oldu, -idi, -dir” ve صَارَ “sara – oldu, döndü” ve وَ كَذَا ve bunun gibi, yani bu sara gibidir; آلَ “Âle – döndü” ve رَجَعَ “racea – döndü” ve حَالَ “hale – dönüştü” ve اِسْتَحَالَ “istehale – dönüştü” ve تَحَوَّلَ “ tehavvele – dönüştü” ve إِرْتَدَّ “irtedde – döndü” ve جَاءَ “câe – geldi” ve قَعَدَ “kaâde – oturdu” gibidir. Bu sayılanlar (Âle, Racea, Hale, istehale, tehavvele, irtedde, câe ve kaâde) إِذَا كُنَّ بِمَعْنَى صَارَ sara manasında olduklarında nakıs fiil olurlar. Ve nakıs fiillerin birinci kısmından olan fiillerin devamı, yani o fillerden bazıları da şunlardır; وَ أَصْبَحَ ve esbaha (sabahladı) ve وَ أَمْسَى ve emsa (akşamladı), وَ أَضْحَى ve edha (kuşluk vaktine girdi), وَ ظَلَّ ve zalle (gündüzün tamamına girmek), وَ بَاتَ ve bâte (gece vakti-geceledi), ve وَ آضَ ve Âda (kökü eyzan’dan gelme, döndü), وَ عَادَ ve ‘Ada (döndü), و غَدَا Ğada (sabah yola çıktı) ve وَ رَاحَ ve Raha (akşam yola çıktı) ve وَ مَازَالَ ve maZale (devamlı oldu) ve وَ مَا فَتِئَ ve maFetiye (devamlı oldu), بِفَتْحَ التَّاءِ ta harfinin fethalı olmasıyla ve وَ كَسْرِهَا veya o ta harfinin kesralı olmasıyla. وَ مَا بَرِحَ ve maBeriha (devamlı oldu), وَ مَا أَفْتَئَ ve maEfteye (devamlı oldu), وَ مَا وَنِئَ ve maVeniye veya مَاوَنَى maVena (devamlı oldu), وَ مَا رَامَ (devamlı oldu), كُلّهَا bu sayılanların hepsi; بِمَعْنَى مَازَالَ maZale manasındadır. Ve nakıs fiillerden bir tanesi de وَ مَادَامَ maDame (devam ettiği veya olduğu müddetçe..) ve وَ لَيْسَ ve Leyse (olmadı) gibi fiillerdir.
Metnin Toplu Manası; Nakıs fiillerin birinci kısmı; Mukarebe manası üzerine delalet etmeyen nakıs fiillerdir. Mukarebet manasına delalet etmeyen kısım yaygındır. Nakıs fiilin ıtlakından (söylenmesinden) hemen sonra aklımıza gelir. Yani yaygın olan ve nakıs fiil dediğimizde aklımıza ilk gelen كَانَ “kâne” ve benzerleri olan (sara, mazale, madame, leyse) nakıs fiillerdir. Mukarebet manasında delalet edenler ise ileride anlatılacaktır.
كَانَ nakıs fiili 3 zamanda da kullanılır |
قَائِمًا |
زَيْدٌ |
كَانَ |
1 |
Kane’nin haberi |
Kane’nin ismi |
-oldu, -idi |
Zeyd ayaktaydı ve Zeyd ayağa kalkıcı oldu. |
الْآنَ |
قَائِمًا |
زَيْدٌ |
يَكُونُ |
2 |
Zaman zarfı |
Kane’nin haberi |
Kane’nin ismi |
-oluyor |
Zeyd şu anda ayağa kalkıyor, ayaktadır. |
قَاعِدًا |
زَيْدٌ |
سَيَكُونُ |
3 |
Kane’nin haberi |
Kane’nin ismi |
-olacak |
Zeyd oturacak veya Zeyd oturucu olacak. |
كَانَ fiili, وُجِدَ (mevcut oldu) fiili manasında, tam fiil olarak kullanılabilir. |
وَ إِنْ كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ |
وَ |
ve |
Ve in kane züUsratin feneziretun ila meyseretin
Eğer (borçlu) zor durumda ise (ödeyemeyecekse) o takdirde durumu kolaylaşıncaya kadar beklenmelidir. |
إِنْ |
eğer |
كَانَ |
oldu |
ذُو عُسْرَةٍ |
Zorluk sahibi |
فَ |
öyleyse |
نَظِرَةٌ |
beklemek |
إِلَى |
-a,e kadar |
مَيْسَرَةٍ |
kolaylık |
صَارَ fiili döndü demektir. Önceden öyleydi, sonradan böyle oldu manasında kullanılır. |
غَنِيًّا |
فَصَارَ |
فَقِيرًا |
زَيْدٌ |
كَانَ |
Zengin |
Böylece oldu |
Fakir |
Zeyd |
oldu |
Zeyd fakir idi, zengin oldu. |
صَارَ fiiline manen benzeyen diğer nakıs fiiller |
قَعَدَ |
جَاءَ |
إِرْتَدَّ |
تَحَوَّلَ |
إِسْتَحَالَ |
حَالَ |
رَجَعَ |
آلَ |
Oturdu |
Geldi |
Döndü |
Dönüştü |
Dönüştü |
Dönüştü |
Döndü |
döndü |
Bu 8 fiili sara’ya ilhak edilerek kullanılmıştır. Bu fiiller; intikal etmek, dönüşmek, dönmek, değişmek manalarında tam fiil olarak kullanılır. Hamur pişince kek olduğunda “hale” nakıs fiili kullanılır. Yani hamur kek haline geldi, kek haline dönüştü gibi. |
الأُمُورُ |
تَصِيرُ |
اللهِ |
إِلَى |
أَلاَ |
işler |
döner |
Allah’a |
dikkat |
Gözünüzü açın! Bütün işler Allah’a döner. |
|
الفَقْرِ |
إِلَى |
زَيْدٌ |
صَارَ |
fakirliğe |
zeyd |
döndü |
Zeyd fakirliğe döndü, fakirleşti. |
Yine nakıs fiillerdendir |
بَاتَ |
ظَلَّ |
أَضْحَى |
أَمْسَى |
أَصْبَحَ |
geceledi |
Gün gölgeli oldu |
Kuşluk vaktine girdi |
akşamladı |
sabahladı |
Bu nakıs fiiller vakit bildirirler. Türkçede deriz ki, “akşama kadar seni bekledim” halbuki gelecek kişi 2 saat geç gelmiştir. Burada vaktin çok geçtiğini bildirmek için söylenilen bir nakıs fiil vardır. Yada sabaha kadar çalışan bir adama, sabahladı deriz. Yada anadoluda denildiği gibi “gün akşam oldu sen hale şu şu işi bitiremedin” gibi. Vakte dayanıp bir iş bildirmektir aslında. |
Ve yine nakıs fiillerdendir |
رَاحَ |
غَدَا |
عَادَ |
آضَ |
Öğleden sonra gitti |
Öğleden önce gitti |
döndü |
döndü |
إِنَّ اللهَ يُمْسِكُ السَمَوَاتِ وَالأَرْضَ أَنْ تَزُولاَ |
يَزُولُ |
زَالَ |
1.bab |
Şüphesiz ki Allah, gökleri ve yerleri zeval bulmasın diye tutuyor. |
yok oluyor |
yok oldu |
|
زَالَ زَيْدٌ ضَأْنَهُ مِنْ مَعْزِ فُلاَنٍ |
يَزِيلُ |
زَالَ |
2.bab |
Zeyd koyunlarını, filan kişilerin keçilerinden ayırdı. |
ayırıyor |
ayırdı |
Ve yine nakıs fiillerdendir; مَا فَتِئَ fiili devamlı oldu demektir. Aynul fiili fethalı olduğu zaman; فَتَأَ – يَفْتَأً şeklinde 3. Babtan gelir. Eğer aynul fiili kesra olursa 4. Babtan فَتِئَ يَفْتَأُ şeklinde gelir.Ve yine nakıs fiillerden bir tanesi de مَازَالَ ‘dir. مَازَالَ devamlı oldu demektir. مَازَالَ nakıs fiili nefy ve nehyden sonra gelerek o işlerin devamlılığını ifade eder. Mesela; مَازَالَ زَيْدٌ ضَاحِكًا “Zeyd gülücü olmaktan zail olmadı, yani zeval görmedi, hala gülüyor” demektir. Misal; مَازَالَ عَمْرٌ أَزْرَقَ العَيْنَيْنِ “Amr mavi gözlü olmaktan zail değildir, yani hep mavi gözlüdür” gibi. Misal; مَازَالَ اللهُ عَلِيمًا “Allah-u teala hep alimdir, bilendir. Ezeli ve ebedi olarak bilicidir” gibi. Nakıs fiil olan زَالَ fiili, 4. Babtan gelen زَالَ – يَزَالُ fiilidir. Birinci babtan gelen زَالَ – يَزُولُ yok olmak, gitmek, dönüşmek manalarında olan lazım tam bir fiildir. 2. Babtan gelen زَالَ – يَزِيلُ ise müteaddi bir tam fiildir ve “ayırmak” manası vardır. Bizim nakıs fiilimiz 4. Babtan gelen زَالَ – يَزَالُ fiilidir, yani “devamlı oldu” demektir. Yukarda nakıs olan زَالَ fiiline misal verildi, şimdi ise 1. ve 2. babtan gelen diğer زَالَ fiillerinin misallerini verelim.
زَالَ fiili gibi olan nakıs fiiller |
رَامَ |
وَنَى |
أفْتَأَ |
بَرِحَ |
فَتَأَ |
Tablodaki زَالَ fiili gibi olan 5 nakıs fiilin hepsi “devamlı oldu” manasındadır. Ve bu fiillerin nakıs olabilmeleri için nefyi ve nehyi ifade eden bir lafızdan sonra zikredilmeleri gerekmektedir. |
Hocam bunların sırayla toplanmış bir şekilde pdf si filan var mı çok güzel bilgiler var @gmailime atarmısınız
kendim düzenleyip yazıyorum. pdfleri yok.