وَ الرَّابِعُ الصِّفَةُ الْمَشَبَّهَةُ؛ فَهِيَ أَيْضًا تَعْمَلُ عَمَلَ فِعْلِهَا، نَحْوُ؛ اَلْعِبَادَةُ حَسَنٌ ثَوَابُهُا وَ الْمَعْصِيَةُ قَبِيحٌ عَذَابُهُا
وَ الرَّابِعُ Dokuz kıyasi amillerin dördüncüsü; الصِّفَةُ الْمَشَبَّهَةُ sıfat-ı müşebbehedir. فَهِيَ bu (yani o) sıfat-ı müşebbehe; أَيْضًا bir önceki ile (ism-i fail gibi kendi fiilinin ameliyle amel eder) aynıdır. تَعْمَلُ amel eder (الصِّفَةُ الْمَشَبَّهَةُ lafzının sonunda ta-i müennes olduğundan, فَهُوَ yerine فَهِيَ ve يَعْمَلُ yerine تَعْمَلُ ve فِعْلِهِ yerine فِعْلِهَا kullanılmıştır. dikkatinizden kaçmasın). عَمَلَ فِعْلِهَا kendi fiilinin ameliyle amel eder. نَحْوُ misali şöyledir; اَلْعِبَادَةُ حَسَنٌ ثَوَابُهُا وَ الْمَعْصِيَةُ قَبِيحٌ عَذَابُهُا “İbadet; sevabı güzel olandır ve Masiyet (çirkin işler) azabı çirkin olandır” gibidir.
Metnin Toplu Manası; Dokuz Kıyasi Amillerin dördüncüsü Sıfat-ı Müşebbehedir. Bu sıfat-ı müşebbehe, daha önceki ism-i fail gibi kendi fiilinin ameliyle amel eder. Buna misal; اَلْعِبَادَةُ حَسَنٌ ثَوَابُهُا وَ الْمَعْصِيَةُ قَبِيحٌ عَذَابُهُا “İbadet; sevabı güzel olandır ve Masiyet (çirkin işler) azabı çirkin olandır” gibidir.
| ثَوَابُهُا | حَسَنٌ | اَلْعِبَادَةُ |
| Onun (ibadetin) sevabı | güzeldir | İbadet |
| “İbadet; Sevabı güzel olandır” cümlesinde حَسَنٌ lafzı sıfat-ı müşebbehedir. | ||
| عَذَابُهُا | قَبِيحٌ | الْمَعْصِيَةُ |
| Onun (masiyetin) azabı | kabihtir | Masiyet |
| “Masiyet; Azabı çirkin olandır” cümlesinde قَبِيحٌ lafzı sıfat-ı müşebbehedir. | ||



