Bu bab, sülasi mücerred bir fiilin evveline fethalı bir te harfi ve fa ul-fiili ile ayn ul-fiili arasına bir elif harfi ziyadesiyle 5 harfli olup تَفَاعَلَ “tefa’âle” vezninde olmasıyla elde edilir. Bu baba giren fiiller müşareket (aynı fiile ortaklık) ve yapmacıklık (bahse konu olan fiilde) ifade eder. Bu bab aynı zamanda mufaâle babıyla ortak mana içerir.
تَفَاعُلْ Babı | ||||||||
Tefa’ul Masdar | Tefa’ul Muzari | Tefa’ul Mazi | Sülasi Mücerred Mazi | |||||
تَفَاعُلاً | يَتَفَاعَلُ | تَفَاعَلَ |
|
|||||
تَبَاعُدًا
uzaklaşmak |
يَتَبَاعَدُ
uzaklaşıyor |
تَبَاعَدَ
uzaklaştı |
بَعِدَ
uzak oldu |
*Bu babın ortaklık ifade eden manasına misal;
تَضَارَبَ زَيْدٌ وَ عَمْرٌو
Zeyd Amr ile dövüştü
Dövüşme ortak bir eylemdir. Her iki taraf ta birbirine vurmuştur. Şayet fiilimiz sülasi mücerred olarak gelseydi;
ضَرَبَ زَيْدٌ عَمْرًا
Zeyd Amr’ı dövdü
Olarak tek taraflı olurdu. Eylem iki taraflı olduğu zaman tefâ’ul babına girer.
*Bu babın yapmacıklık (olmadığı halde olmuş gibi göstermek) ifade eden manasına misal;
تَمَارَضَ زَيْدٌ
Zeyd hasta gibi göründü
Aslında Zeyd hasta değildir. Askerde revire giden bazı kimseler hasta olmadığı halde nöbetten ve sair işlerden kaçmak için hasta numarası yaparlar. O kişilere temaruzen hasta denilir.
تَجَاهَلَ زَيْدٌ
Zeyd cahil göründü
Aslında Zeyd cahil değildir. Bilipte bilmemezlikten gelmiştir. Türk Dilindeki söz sanatlarından tecahül-ü arif “bildiği halde cahillik etme” sanatını hatırlayınız.
تَنَاوَمَ زَيْدٌ
Zeyd uyur numarası yaptı
تَغَافَلَ زَيْدٌ
Zeyd gafil gibi göründü
تَمَاوَتَ زَيْدٌ
Zeyd ölü taklidi yaptı
-Aslında uyumadığı halde uyur gibi yaptı, gafil olmadığı halde gafil gibi göründü, ölü olmadığı halde ölü taklidi yaptı.
Tefâ’ul babı masdar | Tefâ’ul babı muzari | Tefâ’ul babı mazi | Sülasi mücerred mazi |
تَمَارُضًا | يَتَمَارَضُ | تَمَارَضَ | مَرِضَ |
تَجَاهُلاً | يَتَجَاهَلُ | تَجَاهَلَ | جَهِلَ |
تَنَاوُتًا | يَتَنَاوَمُ | تَنَاوَمَ | نَامَ |
تَغَافُلاُ | يَتَغَافَلُ | تَغَافَلَ | غَفَلَ |
تَمَاوُتًا | يَتَمَاوَتُ | تَمَاوَتَ | مَاتَ |
*Bahsetmiş olduğumuz eylemde ortaklık iki kişi arasında olduğu gibi iki topluluk (kavim, grup, ülke, tarafta vb.) arasında da olur. Hatta bir kimse ile bir topluluk arasında da olabilir.
-İki kişi arasındaki müşareketliğe misal;
تَكَاتَبَ زَيْدٌ وَ عَمْرٌو
Zeyd ile Amr yazıştı
-İki topluluk arasındaki müşareketliğe misal;
تَحَارَبَ إِسْرَائِيلُ وَ أَمَرِيكَا
İsrail ile Amerika savaştı
-Bir kimse ile topluluk arasındaki müşareketliğe misal;
تَقَاتَلَ اللهُ صَهْيُونِيِّينَ
Allah siyonistleri kahr-u perişan etti
Tabii ki bu müşareketlikte Allaha kimse karşılık veremeyeceği için tek taraflı gerçekleşmiştir.
*Bu babın muzari çekimlerinde bir önceki (tefe’ûl) babtaki gibi) iki te harfi yanyana gelir. Telaffuz kolaylığı olsun diye te harflerinden bir tanesi düşürülür;
لاَ تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَ الْعُدْوَانِ
Düşmanlık ve günahta yardımlaşmayın
Cümledeki تَعَاوَنُ lafzının aslı تَتَعَاوَنُ şeklindedir.
Misaller
تَنَاقَشَ الْوَلَدُ بِأَبِيهِ
Çocuk babasıyla tartıştı
تَتَعَاوَنُ زَيْدٌ مَعَ عَمْرٍو
Zeyd Amr ile yardımlaştı
تَبَاعَدَتِ السُّفُنُ عَنِ الْمِينَاءِ
Gemiler limandan uzaklaştı
أَتَصَادَفُ مَع مُعَلِّمِي فِي الْمَطْعَامِ أَحْيَانًا
Öğretmenim ile genellikle lokantada karşılaşırım
تَضَاحَكُوا الْفَتَيَاتُ أَثْنَاءَ الدَّرْسِ
Kızlar ders sırasında gülüştüler
تَعَارَضَ حُكْمُ الْمُحَامِي مَعَ الدُّسْتُورِ
Avukatın kararı anayasa ile çelişti
تَقَاتَلَ أَمَرِيكَا مَعَ الصِّينِ
Amerika Çin ile savaştı
*Tefâ’ûl babının evvelindeki te harfi bir önceki babta olduğu gibi kendinden sonraki (önceden sülasi mücerred olan fiilin fa ul-fiiline) harfe döner. Bu durumda fiilin başında aynı cinsten iki harf olur ve idgam gerekir. İdgam neticesinde fiilin başında şeddeli bir harf olur ki fiilin okunması için meksur bir vasıl hemzesi ziyade edilir.
Sülasi mücerred mazi fiil | ثَقُلَ
ağır oldu |
دَرَأَ
savdı |
Tefâ’ûl babından mazisi | تَثَاقَلَ | تَدَارَأَ |
Te harfinin sonraki harfe dönüşmesi | ثَثَاقَلَ | دَدَارَأَ |
Harflerin idgama girmesi | ثَّقَالَ | دَّارَأَ |
Vasıl hemzesinin gelmesi | إِثَّقَالَ | إِدَّارَأَ |
Muzari formu | يَثَّاقَلُ | يَدَّارَأُ |
İsm-i fail formu | مُثَّاقِلٌ | مُدَّارِئٌ |
إِذَا قِيلَ لَكُمْ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ إِثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ
Size Allah yolunda neferler olun denildiğinde ağırlaşıp yere yapıştınız (savaşa gitmemek için yerlerinden kalkamadılar)
وَ إِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَأَدَّارَأْتُمْ فِيهَا
Birini öldürdünüz ve ölümü (suçu) birbirininiz üzerine attınız
Emsile-i Muttaride
(Mazi, Muzari, Emir)
تَجَاهَلُوا
يَتَجَاهَلُونَ لِيَتَجَاهَلُوا |
تَجَاهَلَا
يَتَجَاهَلَانِ لِيَتَجَاهَلَا |
تَجَاهَلَ
يَتَجَاهَلُ لِيَتَجَاهَلْ |
||
تَجَاهَلْنَ
يَتَجَاهَلْنَ لِيَتَجَاهَلْنَ |
تَجَاهَلَتَا
تَتَجَاهَلَانِ لِتَتَجَاهَلَا |
تَجَاهَلَتْ
تَتَجَاهَلُ لِتَتَجَاهَلْ |
||
تَجَاهَلْتُمْ
تَتَجَاهَلُونَ تَجَاهَلُوا |
تَجَاهَلْتُمَا
تَتَجَاهَلَانِ تَجَاهَلَا |
تَجَاهَلْتَ
تَتَجَاهَلُ تَجَاهَلْ |
||
تَجَاهَلْتُمْ
تَتَجَاهَلْنَ تَجَاهَلْنَ |
تَجَاهَلْتُمَا
تَتَجَاهَلَانِ تَجَاهَلَا |
تَجَاهَلْتِ
تَتَجَاهَلِينَ تَجَاهَلِي |
||
|
Emsile-i Muhtelife
تَفَاعَلَ | تَجَاهَلَ |
يَتَفَاعَلُ | يَتَجَاهَلُ |
تَفَاعُلاً | تَجَاهُلاً |
مُتَفَاعِلٌ | مُتَجَاهِلٌ |
مُتَفَاعَلٌ | مُتَجَاهَلٌ |
لَمْ يَتَفَاعَلْ | لَمْ يَتَجَاهَلْ |
لَمَّا يَتَفَاعَلْ | لَمَّا يَتَجَاهَلْ |
مَا يَتَفَاعَلُ | مَا يَتَجَاهَلُ |
لاَ يَتَفَاعَلُ | لاَ يَتَجَاهَلُ |
لَنْ يَتَفَاعَلَ | لَنْ يَتَجَاهَلَ |
لِيَتَفَاعَلْ | لِيَتَجَاهَلْ |
لاَ يَتَفَاعَلْ | لاَ يَتَجَاهَلْ |
تَفَاعَلْ | تَجَاهَلْ |
لاَ تَتَفَاعَلْ | لاَ تَتَجَاهَلْ |
مُتَفَاعَلٌ | مُتَجَاهَلٌ |
تَفَاعُلَةً حَسَنَةً | تَجَاهُلَةً حَسَنَةً |
تُفَيْعِلٌ | تُجَيْهِلٌ |
تَفَاعُلِيٌّ | تَجَاهُلِّيٌّ |
أَحْسَنُ تَفَاعُلاً | أَحْسَنُ تَجَاهُلاً |
مَا أَحْسَنَ تَفَاعُلَهُ | مَا أَحْسَنَ تَجَاهُلَهُ |
أَحْسِنْ بِتَفَاعُلِهِ | أَحْسِنْ بِتَجَاهُلِهِ |