وَ هُوَ فِي الْأَسْمَاءِ تَوَارُدُ الْمَعَانِي الْمُخْتَلِفَةِ عَلَيْهَا. فَإِنَّهَا أُمُورٌ خَفِيَّةٌ تَسْتَدْعِى عَلاَئِمَ ظَاهِرَةً لِتُعْرَفَ. مَثَلاً إِذْ قُلْنَا ضَرَبَ زَيْدٌ غُلَامَ عَمْرٍو فَضَرَبَ أَوْجَبَ كَوْنَ آخِرِ زَيْدٍ مَضْمُومًا وَ آخِرِ غُلاَمٍ مَفْتُوحًا بِوَاسِطَةِ وُرُودِ الْفَاعِلِيَّةِ عَلَى زَيْدٍ وَ الْمَفْعُولِيَّةِ عَلَى غُلاَمٍ، بِسَبَبِ تَعَلُّقِ ضَرَبَ بِهِمَا. وَ أَوْجَبَ غُلاَمٌ أَيْضًا كَوْنَ آخِرِ عَمْرٍو مَكْسُورًا بِوَاسِطَةِ وُرُودِ الْإِضَافَةِ عَلَيْهِ اَىْ كَوْنِهِ مَنْسُوبًا إِلَيْهِ لِغُلاَمٍ. فَالْعَامِلُ يُحَصِّلُ الْمَعَانِيَ الْخَفِيَّةَ فِي الْأَسْمَاءِ وَ هِيَ تَقْتَضِى نَصْبَ عَلاَئِمَ هِيَ الْإِعْرَابِ
arapcadilbilgisi.com
وَ هُوَ ve o irabı gerektiren şey, فِي الْأَسْمَاءِ isimlerde irabı gerektiren şey; تَوَارُدُ ardı ardına gelmesidir, الْمَعَانِي manaların “faillik, mefulluk, izafet gibi”, الْمُخْتَلِفَةِ değişik, muhtelif, عَلَيْهَا onun yani ismin üstüne. فَإِنَّهَا muhakkak ki o muhtelif manalar, أُمُورٌ işlerdir, خَفِيَّةٌ gizli, تَسْتَدْعِى gerektirir, عَلاَئِمَ alametleri, ظَاهِرَةً belli olan, لِتُعْرَفَ bilinmesi için. مَثَلاً misal olarak, إِذْ قُلْنَا dediğimizde, ضَرَبَ زَيْدٌ غُلَامَ عَمْرٍو “Zeyd Amr’ın çocuğunu dövdü” dediğimizde, فَ bu misale binaen, ضَرَبَ fiili, أَوْجَبَ gerektirdi, كَوْنَ آخِرِ زَيْدٍ Zeyd lafzının sonunun, مَضْمُومًا dammeli olmasını زَيْدٌ gibi. وَ آخِرِ غُلاَم ve غُلاَمْ lafzının sonunun, مَفْتُوحًا fethalı olmasını, غُلاَمَ gibi. بِوَاسِطَةِ vasıtasıyla, وُرُودِ الْفَاعِلِيَّةِ failliğin gelmesiyle, عَلَى زَيْدٍ Zeyd lafzının üzerine, وَ الْمَفْعُولِيَّةِ ve mefulluğun gelmesiyle, عَلَى غُلاَمٍ gulam “çocuk” lafzı üzerine, بِسَبَبِ sebebiyle, تَعَلُّقِ ضَرَبَ darabe “vurdu” fiilinin tealluk “etki” etmesiyle, بِهِمَا o ikisine yani Zeyd ve Gulam lafızlarına. وَ أَوْجَبَ غُلاَمٌ ve gulam lafzı da gerektirdi, أَيْضًا darabe fiili gibi aynı şekilde, كَوْنَ آخِرِ عَمْرٍو Amr lafzının sonunun, مَكْسُورًا kesreli olmasını, بِوَاسِطَةِ vasıtasıyla, وُرُودِ الْإِضَافَةِ عَلَيْهِ Amr lafzının üzerine izafet gelmesiyle, “Amr lafzı muzafun ileyhtir”, اَىْ yani bu izafet, كَوْنِهِ onun yani Amr lafzının olmasıdır, مَنْسُوبًا إِلَيْهِ mensubun ileyh yani kendisine nisbet edilen olmasıdır, لِغُلاَمٍ gulam lafzının. فَالْعَامِلُ işte burada misalde anlatıldığı üzere amil: يُحَصِّلُ meydana getirir, الْمَعَانِيَ الْخَفِيَّةَ gizli manaları, فِي الْأَسْمَاءِ isimlerdeki, وَ هِيَ تَقْتَضِى ve o isimlerdeki gizli manaları meydana getirmek gerektirir, iktiza eder; نَصْبَ عَلاَئِمَ bir takım alametlerin dikilmesini yani alamet olmasını, هِيَ الْإِعْرَابِ işte o alametler irabtır.
Metnin Toplu Manası: İsimlerde irabı gerektiren şey, isimin üzerine muhtelif manaların gelmesidir. Bu muhtelif manalar gizli işlerdir ve bilinmesi için belirli alametler gerekir. Misal: ضَرَبَ زَيْدٌ غُلَامَ عَمْرٍو terkibinde ضَرَب fiili amildir ve önüde olan زَيْدْ lafzının sonunun dammeli olmasını ve غُلاَمْ lafzının fethalı olmasını gerektirdi. Bu gereklilik, زَيْدْ lafzının üzerine faillik ve غُلاَمْ lafzının üzerine mefulluk geldiği içindir. Çünkü ضَرَب fiili زَيْدْ ve غُلاَمْ lafızlarına tealluk etmiştir. Aynı şekilde غُلاَمْ lafzı ise عَمْرْو lafzını, عَمْرْو lafzı üzerine izafet geldiği için kesrelemiştir. Yani عَمْرْو lafzı غُلاَمْ lafzına mensubun ileyh olmuştur. İşte böyle amil, isimlerde bir takım gizli manaların meydana gelmesini sağlar ve üzerindeki gizli manalar olan isimler ise kendine birtakım alametlerin nasb (dikilmesiyle, verilmesiyle) edilmesiyle ortaya çıkar. İşte bu işlemin kendisi, bu alametler irabtır.
Yorum Yaz