وَ أَمَّا الثَّانِى، مَعْنًى؛ فَلِقَبُولِ كُلٍّ مِنْهُمَا الشُّيُوعَ وَ الْخُصُوصَ. فَإِنَّ الْاِسْمَ عِنْدَ تَجَرُّدِهِ عَنِ اللَّامِ، يُفِيدُ الشُّيُوعَ وَ عِنْدَ دُخُولِ حَرْفِ التَّعْرِيفِ عَلَيْهِ، يَتَخَصَّصُ، نَحْوُ؛ ضَارِبٌ وَ الضَّارِبُ. كَذَلِكَ الْمُضَارِعُ عِنْدَ تَجَرُّدِهِ عَنْ حَرْفِ الْإِسْتِقْبَالِ وَ الْحَالِ، يَحْتَمِلُ الْحَالَ وَ الْإِسْتِقْبَالَ، نَحْوُ؛ يَضْرِبُ. وَ عِنْدَ دُخُولِهِمَا عَلَيْهِ يَخْتَصُّ بِالْإِسْتِقْبَالِ أَوِ الْحَالِ، نَحْوُ؛ سَيَضْرِبُ وَ مَا يَضْرِبُ. وَ لِمُبَادَرَةِ الْفَهْمِ فِيهِمَا عِنْدَ التَّجَرُّدِ عَنِ الْقَرَائِنِ إِلَى الْحَالِ
arapcadilbilgisi.com
وَ أَمَّا الثَّانِى ve ikinci benzeyişe gelince, مَعْنًى manen benzeyiştir, فَ bu benzeyiş, لِ içindir, قَبُول kabulüdür, كُلٍّ مِنْهُمَا her ikisinin yani ism-i fail ile muzari fiilin, الشُّيُوعَ şüyu’yu “genel” ve وَ الْخُصُوصَ ve hususu “özeli”. فَإِنَّ الْاِسْمَ çünkü ism-i fail, عِنْدَ تَجَرُّدِهِ tecerrüd ettiğinde yani hali olduğunda, عَنِ اللَّامِ lamdan yani elif-lamdan, يُفِيدُ الشُّيُوعَ şüyu ifade eder, وَ عِنْدَ دُخُولِ ve dahil olduğunda, حَرْفِ التَّعْرِيفِ harf ut-tarif yani elif-lam, عَلَيْهِ ism-i failin üzerine, يَتَخَصَّصُ hususi olur, نَحْوُ misali şöyledir; ضَارِبٌ “döven” şüyu ifade eder, وَ الضَّارِبُ “döven” hususiyet ifade eder. كَذَلِكَ الْمُضَارِعُ aynı şekilde muzari fiil, عِنْدَ تَجَرُّدِهِ tecerrüd ettiğinde yani hali olduğunda, عَنْ حَرْفِ الْإِسْتِقْبَالِ وَ الْحَالِ hal (ما gibi) ve istikbâl (سَ ve سَوْفَ gibi) harfinden, يَحْتَمِلُ hamledilir, الْحَالَ وَ الْإِسْتِقْبَالَ hal ve istikbal manasına, نَحْوُ misali şöyledir; يَضْرِبُ “yardım ediyor” gibi. وَ عِنْدَ دُخُولِهِمَا عَلَيْه ve o muzari fiile hal veya istikbal harfleri dahil olduğunda, يَخْتَصُّ has olur, ait olur, بِالْإِسْتِقْبَالِ أَوِ الْحَالِ hal ve istikbal manasına, نَحْوُ misali şöyledir; سَيَضْرِبُ “yakında yardım edecek” ve وَ مَا يَضْرِبُ “yardım etmiyor” gibi. وَ لِمُبَادَرَةِ الْفَهْم böylece anlayışımızın, aklımızdaki mananın süratle gitmesi içindir, فِيهِمَا muzari fiil ve ism-i failde, عِنْدَ التَّجَرُّدِ tecerrüd edildiği anda, عَنِ الْقَرَائِنِ karinelerden yani bir takım edatlardan, إِلَى الْحَالِ hal manasına.
Metnin Toplu Manası: Fiil-i muzarinin ism-i faile ikinci benzeyişi manen olur. Bu benzeyiş ism-i failin de muzari fiilinde husus ve şüyu’yu kabul etmelerinden ötürüdür. Çünkü ism-i fail elif-lamdan tecerrüd ettiği zaman şüyu manası ifade eder ve harf-i tarif yani elif-lam dahil olduğu zaman ise hususileşir. Misal; ضَارِبٌ “döven” şüyu manası ifade eder, الضَّارِبُ “döven” hususiyet ifade eder. Aynı şekilde muzari fiil de hal ve istikbal harflerinden tecerrüd ettiği zaman hal ve istikbal manası üzerine hamledilir. Misal; يَضْرِبُ “dövüyor” gibidir. Evvelinde hal veya istikbal manası ifade eden edatlar yoktur ve bu nedenle asli muzari fiil manası vardır. Not: Fiil-i muzari bazen başında istikbal edatı olmasa bile geleceğe tahsis edilir. Ve muzari fiilin üzerine o iki hal ve istikbal manaları ifade eden edatlardan biri dahil olduğunda hal ve istikbale ait olur. Misal; سَيَضْرِبُ “yakında vuracak” ve مَا يَضْرِبُ “vurmuyor” gibi hal ve istikbal manaları ifade ederler. İsm-i fail ve muzari fiil karinelerden (bir takım edatlardan) mücerred olduğu zaman her ikisinden anladığımız hal manasıdır. Yani زَيْدٌ ضَارِبٌ “Zeyd vurandır” dediğimizde aklımıza Zeyd’in o anda vurduğu gelir veya يَضْرِبُ زَيْدٌ “Zeyd vuruyor” dediğimizde aklımıza Zeyd’in o anda vurduğu gelir. Yani karine yoksa ism-i fail ve muzari fiilde hal manası vardır.
Yorum Yaz