اَلنَّوْعُ الثَّانِى؛ حُرُوفٌ تَنْصِبُ الْاِسْمَ وَ تَرْفَعُ الْخَبَرَ، وَ هِيَ ثَمَانٍ. اَلْأَوَّلُ إِنَّ، نَحْوُ؛ إِنَّ اللهَ تَعَالَى عَالِمُ كُلِّ شَيْئٍ. وَ الثَّانِى أَنَّ، نَحْوُ؛ إِعْتَقَدْتُ أَنَّ اللهَ تَعَالَى قَادِرٌ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ. وَ الثَّالِثُ كَأَنَّ، نَحْوُ؛ كَأَنَّ الْحَرَامَ نَارٌ. وَ الرَّابِعُ لَكِنَّ، نَحْوُ؛ مَا فَازَ الْجَاهِلُ لَكِنَّ الْعَالِمَ فَائِزٌ. وَ الْخَامِسُ لَيْتَ، نَحْوُ؛ لَيْتَ الْعِلْمَ مَرْزُوقٌ لِكُلِّ أَحَدٍ. وَ السَّادِسُ لَعَلَّ، نَحْوُ؛ لَعَلَّ اللهَ تَعَالَى غَافِرُ ذَنْبِى. وَ هَذَا السِّتَّةُ تُسَمَّى الْحُرُوفَ الْمُشَبَّهَةَ بِالْفِعْلِ. وَ السَّابِعُ إِلاَّ فِي الْإِسْتِثْنَاءِ الْمُنْقَطِعِ، نَحْوُ؛ اَلْمَعْصِيَةُ مُبَعِّدَةٌ عَنِ الْجَنَّةِ إِلاَّ الطَّاعَةَ مُقَرِّبَةٌ مِنْهَا. وَ الثَّامِنُ لاَ لِنَفْىِ الْجِنْسِ، نَحْوُ؛ لاَ فَاعِلَ شَرٍّ فَائِزٌ
اَلنَّوْعُ الثَّانِى ikinci nev (yani 5 nevden oluşan semai amillerin ikinci nevi); حُرُوفٌ harflerdir, تَنْصِبُ الْاِسْمَ ismi nasb (fethalı) eden, وَ تَرْفَعُ الْخَبَرَ ve haberi ref (dammeli) eden harflerdir. وَ هِيَ ثَمَانٍ ve o (ismini nasb, haberini ref eden harfler) sekiz tanedir. اَلْأَوَّلُ birincisi; إِنَّ “inne” (muhakkak ki) edatıdır. نَحْوُ misali şöyledir; إِنَّ اللهَ تَعَالَى عَالِمُ كُلِّ شَيْئ “Muhakkak ki Allah-u Teala her şeyi bilir” gibi. وَ الثَّانِى ikincisi; أَنَّ “enne” (muhakkak ki) edatıdır. Bu أَنَّ edatının إِنَّ edatından en bariz farkı cümlenin başında gelmemesidir. Zaten İzhar dersinde elif-nun maddesi dediğimiz bu harfleri detaylıca göreceğiz. Burada إِنَّ ve أَنَّ tahkik edatlarıdır. Ama إِنَّ cümle başında gelir, أَنَّ cümle ortasında gelir. نَحْوُ misali şöyledir; إِعْتَقَدْتُ أَنَّ اللهَ تَعَالَى قَادِرٌ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ “Allah-u Teala’nın her şeye kadir olduğuna itikad ettim” gibi. وَ الثَّالِثُ üçüncüsü; كَأَنَّ، “keenne” (sanki … gibidir) edatıdır. نَحْوُ misali şöyledir; كَأَنَّ الْحَرَامَ نَارٌ “Sanki haram ateş gibidir” gibi. وَ الرَّابِعُ dördüncüsü; لَكِنَّ lakinne (lakin, fakat) edatıdır. نَحْوُ misali şöyledir; مَا فَازَ الْجَاهِلُ لَكِنَّ الْعَالِمَ فَائِزٌ “Cahil kurtulan değildir lakin alim kurtulandır” gibi. وَ الْخَامِسُ beşincisi; لَيْتَ “leyte” (keşke, şayet) edatıdır. نَحْوُ misali şöyledir; لَيْتَ الْعِلْمَ مَرْزُوقٌ لِكُلِّ أَحَدٍ “Keşke ilim herkes için rızıklanmış olsaydı” gibi. وَ السَّادِسُ altıncısı; لَعَلَّ “leâlle” (umulur ki) edatıdır. نَحْوُ misali şöyledir; لَعَلَّ اللهَ تَعَالَى غَافِرُ ذَنْبِى “Umulur ki Allah-u Teala günahımı bağışlayıcıdır” gibi. Bu hurufun müşebbehetün bilfiil (fiile benzeyen harfler) içerisindeki altıncı edat olan لَعَلَّ edatı aynı zamanda harf-i cerrdir. Yani önünde bulunan ismi cerr edebilir. Dikkat etmemiz gereken husus, cümlenin gidişatına göre harf-i cerr olarak mı yoksa ismini nasb, haberini ref eden edat olarak mı amel ettiğini bilmemiz gerekliliğidir. وَ هَذَا السِّتَّةُ bu altı tanesi (inne, enne, keenne, lakinne, leyte ve leâlle edatları), تُسَمَّى adlandırılır; الْحُرُوفَ الْمُشَبَّهَةَ بِالْفِعْلِ fiile benzeyen harfler diye isimlendirilirler. وَ السَّابِعُ ve yedincisi; إِلاَّ “illâ” (ancak, fakat) edatıdır, bu edat; فِي الْإِسْتِثْنَاءِ istisnada vaki olan edattır. Öyle istisna ki; الْمُنْقَطِعِ munkatı (kesik olan) olan istisnada vaki olan bir edattır. نَحْوُ misali şöyledir; اَلْمَعْصِيَةُ مُبَعِّدَةٌ عَنِ الْجَنَّةِ إِلاَّ الطَّاعَةَ مُقَرِّبَةٌ مِنْهَا “Masiyet (çirkin işler) cennetden uzaklaştırıcıdır ancak taat (Allaha olan samimiyet) ona (yani cennete) yaklaştırıcıdır” gibi. وَ الثَّامِنُ ve sekizincisi; لاَ “lâ” (olumsuzluk eki) edatıdır. Öyle لاَ “lâ” edatıdır ki; لِنَفْىِ nefy içindir, الْجِنْسِ cinsin hükmünü nefy etmek içindir. نَحْوُ misali şöyledir; لاَ فَاعِلَ شَرٍّ فَائِزٌ “Şerr yapan kurtulucu değildir” gibi.
Metnin Toplu Manası; 49 adet olan ve 5 nevden oluşan Semai Amillerin ikinci nev’i; İsmini nasb ve haberini ref eden harflerdir. Bu harfler 8 tanedir. Birincisi; إِنَّ “inne” edatıdır. Bu إِنَّ harfi tahkik manasındadır. إِنَّ harfine misal; إِنَّ اللهَ تَعَالَى عَالِمُ كُلِّ شَيْئ “Muhakkak ki Allah-u Teala her şeyi bilir” gibidir. İkincisi; أَنَّ “enne” edatıdır. Bu أَنَّ harfi de tahkik manasındadır. إِنَّ harfine misal; إِعْتَقَدْتُ أَنَّ اللهَ تَعَالَى قَادِرٌ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ “Allah-u Teala’nın her şeye kadir olduğuna itikad ettim” gibidir. Üçüncüsü; كَأَنَّ، “keenne” edatıdır. Bu كَأَنَّ harfi teşbih manasındadır. كَأَنَّ harfine misal; كَأَنَّ الْحَرَامَ نَارٌ “Sanki haram ateş gibidir” gibidir. Dördüncüsü; لَكِنَّ “lakinne” edatıdır. Bu لَكِنَّ edatı fakat, ama gibi manalara gelir. لَكِنَّ harfine misal; مَا فَازَ الْجَاهِلُ لَكِنَّ الْعَالِمَ فَائِزٌ “Cahil kurtulan değildir lakin alim kurtulandır” gibidir. Beşincisi; لَيْتَ “leyte” edatıdır. Bu لَيْتَ edatı keşke manasındadır. لَيْتَ harfine misal; لَيْتَ الْعِلْمَ مَرْزُوقٌ لِكُلِّ أَحَدٍ “Keşke ilim herkes için rızıklanmış olsaydı” gibidir. Altıncısı; لَعَلَّ “leâlle” edatıdır. Bu لَعَلَّ edatı umulur ki manasındadır. لَعَلَّ harfine misal; لَعَلَّ اللهَ تَعَالَى غَافِرُ ذَنْبِى “Umulur ki Allah-u Teala günahımı bağışlayıcıdır” gibidir. Bu sayılan 6 tane edat (inne, enne, keenne, lakinne, leyte ve leâlle) fiile benzeyen harfler olarak isimlendirilir. Bazı yerlerde inne ve kardeşleri, inne ve benzerleri ya da inne ve ahavatuha gibi isimler de kullanılır. Yedincisi; İstisnai munkatı olan إِلاَّ “illâ” edatıdır. Bu إِلاَّ edatı “ancak, yalnızca, fakat” manalarında kullanılır. Bu إِلاَّ harfine misal; اَلْمَعْصِيَةُ مُبَعِّدَةٌ عَنِ الْجَنَّةِ إِلاَّ الطَّاعَةَ مُقَرِّبَةٌ مِنْهَا “Masiyet (çirkin işler) cennetden uzaklaştırıcıdır ancak taat (Allaha olan samimiyet) ona (yani cennete) yaklaştırıcıdır” gibidir. Sekizincisi; Linefyil cins (cinsin hükmünü nefy eden) olan لاَ “lâ” edatıdır. Bu لاَ edatı olumsuzluk ifade eder. لاَ harfine misal; لاَ فَاعِلَ شَرٍّ فَائِزٌ “Şerr yapan kurtulucu değildir” gibidir.
İsmini Nasb, Haberini Ref edenler | |
Adı | Manası |
إِنَّ | Muhakkak ki |
أَنَّ | Muhakkak ki |
كَأَنَّ | Sanki |
لَكِنَّ | Fakat |
لَيْتَ | Keşke |
لَعَلَّ | Umulur ki |
إِلاَّ | Ancak |
لاَ | Değil |
İsmini nasb haberini ref edenler nasıl amel eder cevaplarsanız sevinirim
adı üstünde önüne gelen lafız ismidir mansub yapar ve kendine isim alır, o isime de ait bir haber vardır o da madmumdur ki nasb eden amilin haberi olur.